-
1 devede kulak
ка́пля в мо́ре, кот напла́кал -
2 deve
верблю́д (м)* * *верблю́дdeve köçepi / köşepi — верблюжо́нок-сосуно́к
••- deveyi havuduyla yutmakdeveyi yardan uçuran bir tutam ottur — посл. и пучо́к травы́ мо́жет вве́ргнуть верблю́да в про́пасть (т. е. из-за небольшой жадности можно попасть в большую беду)
- deveye hendek atlatmak
- devede kulak
- deve nalbanda bakar gibi
- deve yapmak
- deve yürekli
См. также в других словарях:
devede kulak kabilinden (veya misalinden) — 1) bir bütüne göre ufak bir parça 2) çok az Bugünkü kargaşalığın baş sebebi, memlekette hakiki fikir adamlarının devede kulak kabilinden olmasıydı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
devede kulak kalmak — çok az önemi olmak, söz etmeye değer bulmamak Kitaptan öğrendikleri, hayattan gözlediklerinin yanında devede kulak kalır. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
deve — is., hay. b. Geviş getiren memelilerden, boynu uzun, sırtında bir veya iki hörgücü olan, yük taşımakta kullanılan hayvan (Camelus) Birleşik Sözler deveboynu deve dikeni deve dişi deve döşlü deveelması devegözü … Çağatay Osmanlı Sözlük
gün — is. 1) Güneş Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı. M. Ş. Esendal 2) Güneş ışığı 3) Gündüz Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş. H. Taner 4) Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre Kız… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayvansal — sf. 1) Hayvani 2) Hayvandan elde edilen Büyük kentler bir yana bırakılırsa hayvansal besin tüketimi devede kulak denecek kadar azdır. O. Rifat … Çağatay Osmanlı Sözlük